2 Eylül 2008 Salı

1. Gün: Heyecan


Yerel saat ile 11'de uçağımız sağ sağlim yere ayak basıyor. Pasaport kuyruğunda genç bir alman çiftle tanışıyorum. Onlar kalacak yer için rezervasyonlarını daha önce yaptırmış. Ben sırtımda çanta, elimde kitap koyulmuşum yola. İyi tatiller dileyip ayrılıyoruz ve hava alanı dışına çıkıyorum. Taksiciler işaret ediyor. Kitapta okuduklarımı hatırlayıp kendime güvenir bir edayla sokuluyorum yanlarına. Khao San Road için 700 B (Baht, Tayland'ın para birimi. 1 B = 0.03$) istiyorlar. Elimdeki kitap 300 - 350 B civarı bir rakam yazdığı için teşekkür edip ayrılıyorum yanlarından. İkincisine direk taksimetre açar mısın diye soruyorum, hayır Khao San Road 600 B diyor. Ona da teşekkür edip uzaklaşıyorum. Belli ki korsanlar. Legal taksicileri aramaya koyuluyorum ve aslında sadece 15-20 m uzağımda olduklarını görüyorum. 400 B'a anlaşıp taksiye yöneliyorum. Türkiyeden gelen alışkanlıkla çantamı bagaja atıp öne yöneliyorum. Taksi şöförü thaice bir şeyler söylüyor ok, ok deyip kapıyı açıyorum... BİNGOOO!!! Karşımda direksiyon!!! Tayland'da trafik tersine akıyor. Direksiyon da haliyle sağ tarafta.

Taksi şoförü amcam ingilizcenin i'sinden bihaber. Khao San Road'a getiriyor ben de 400 B karşılığı 12 $'ı çıkarıp veriyorum. Amca kabul etmiyor. İlle de Baht olsun. Günlerden pazar, çevrede açık yer yok ki dolarları bozdurayım. Diyorum bu ok, hadi sen yoluna ben yoluma. Nuh diyor peygamber demiyor. İnatı kıllığından değil, cehaletinden. Adam ne doları bilir ne avroyu ne dolar-baht değerini. Sonunda zar zor khao san caddesine giriyoruz orda buluyoruz bir döviz bürosu da bozdurup kurtuluyorum bu karmaşadan.

Khoa San Road Bangkok'a gelen turistlerin büyük bir kısmının konaklamak için ilk tercih ettiği, cadde boyunca onlarca otel ve misafir evinin bulunduğu en garanti ve risksiz konaklama yeri. Her an kalabalık ve sabahın 4'üne kadar hayatın olduğu renkli bir cadde.

Daha önce aldığım referansla New Siam otelini arıyorum. Bulamıyorum. Çok yardım sever bir taylandlı abi kolumdan tutup beni 10 B'a otele götürebileceğini söylüyor. Şüpheyle yaklaşsamda 10 B gibi bir rakam kabul edilebilir. Tamam deyip Tuk Tuk adını verdikleri 3 tekerlekli araca atlıyorum. Abi beni alıp bir turist bürosuna götürüyor!! Burda ne işimiz var, ben otele gitmek istiyorum diyorum. Sen buraya yeni geldin, bir yardıma ihtiyacın varsa burada sana yardımcı olurlar, gel içeri bakalım diyor. Kesin şekilde reddiyorum ve adam suratı asık beni khoa san road'a geri getiriyor. Turist bürosunun esprisi şu: burada turistler için otobüs, tren biletleri satılıyor, çevreye ya da diğer ülkelere turlar düzenleniyor. Tuktukçu abilerin getirdiği müşteriler buradan alış veriş yaparsa abi komisyon alıyor.. Artık canım sıkılıyor dalıyorum. Sokağa atıyorum kendimi, başlıyorum yürümeye ve gördüğüm ilk misafir evine dalıyorum. 1 kişilik, fanlı (klimalı değil vantilatörlü) 8 m2'lik bir odayı 220 B karşılığı tutuyorum.

Bütün yol boyu 3 saat uyumuşum, biraz kestirsem diyorum ama sokağın görüntüsü beni cezbetmiş dayanamayıp kalkıyorum. Bir restorana oturup yiyecek bir şeyler istiyorum. İhtiyatlı davranıp pirinçli bir şeyler istiyorum. Kocaman bir tabak domatesli, yeşil soğanlı, kuru soğanlı ve yumurtalı (Taylan'dda yumurta çok tüketiliyor, makarna pilav ne bulurlarsa içine koyuyorlar) pilav, tam yanımdaki masaya da sarı saçlı, iri göğüslü, dolgun kalçalı bir abla geliyor:)). Ablayla tanışıyoruz, muhabbet derken hadi yürüyelim biraz çevreye bakalım diyoruz. Abla Norveçli, ismi Marlen, 3 gündür Bangkok'ta. En azından bana göre tecrübeli biriyle tanışınca içim rahatlıyor:p.

Bangkok Venedik gibi içinden kanalların geçtiği bir şehir. Venedik'te suyun temizliği nedir bilmiyorum ama burdaki içine sürekli çamur akıyormuş gibi kahverengi. Bu kanalda küçük motorlar kiralayıp 1 saatlik tur yapıyoruz. Bu turda yavru timsahlar ve onların az ilerisinde de yüzen çocuklar görme şansına erişiyoruz!! Ayrıca temeli kanalın içine sarkmış ahşap evler. Aslında ev demeye de şahit ister, Bizim inşaat işçilerinin kaldığı barakalar bunlardan daha yaşanır görünüyor. Klasik 3. sınıf dünya ülkesi görünümü. Bir yanda gök dölenler yükselir, yenileri inşa edilirken, 5 dakikalık mesafede, elinizi sokmaya yeltenmeyeceğiniz bir suda timsahlarla yüzen çocuklar ve temizlik için su ihtiyacını bu kanaldan temin eden insanlar...

Turun ardından Khao San Road'a dönerek bir şeyler içip sokaktaki satıcılardan yemek yiyoruz. Bu barbeküler her adım başı mevcut ve yiyecekler çeşitli soslarla hazırlanıyor. Açıkçası çok tat aldığım ve hoşuma gittiği söylenemez. Baharatı ve yağı ağır, kokusu adamı rahatsız eden cinsten. Benim yemek, koku ve tazelik bakımından çok da seçici olmadığımı bilen bilir. Ben bile yerken zorlanıyorsam tahmin edin!. Ama meyveler güzel. Hem çeşitli hem de çok ucuz.

Elimizde biralar sokakta gezerken bir alman çiftle tanışıyoruz. Son geceleriymiş. Ülkenin kuzeyinden güneyine görülmesi gereken her yanını görmüşler. Sadece iki haftam olduğunu söylüyorum bana en iyisinin sadece güneye gitmek olduğunu söylüyorlar. Güneydeki adalardan Phuket ve çevresini soruyorum, çok kalabalık, turistik ve daha pahalı olduğunu söylerek ülkenin güney doğusundaki adalara gitmemi tavsiye ediyorlar. Ben de daha önce benzeri şeyleri internette okuduğum için Koh Phangan adasına gitmeyi düşünüyordum. Kesinlikle tavsiye ediyorlar. Bu durumda kafamdaki soru işaretleri daha da azalıyor. 1-2 gün burada kalıp koh phangan'a gitmeyi düşünüyorum.

Alman arkadaşların ertesi gün uçağı olması nedeniyle kendileriyle vedalaşıp, Marlen'le biraz daha vakit geçiriyoruz. Onunla da sabah 10'da buluşup tapınakları gezmek üzere plan yapıp ayrılıyoruz.
Odama yöneliyorum ama ilk gün uyumak mümkün mü?? Saat gecenin 2'si olmuş, bilgisayarımı alıp çıkıyorum sokağa. İnternet olan bir yer bulup internete giriyorum. Türkiye'ye merhaba deyip, çektiğim resimleri bilgisayara atıp artık sonunda daha fazla direnemeyip odama dönüp uyuyorum.

1 yorum:

serpil dedi ki...

serpil li umarim hatirlarsin mersinde ilk okul arkadasin .adresimi yineliyom papatya-mersin33@hotmail.com.istersen burdayyi

.ok.